Mavi Boncuk |
Hanut:
First recorded in 1680 Franciscus Meninski, Thesaurus Linguarum Orientalium [1680],facsimile Simurg 2000.
Hulki Aktunç, Büyük Argo Sözlüğü [1990], Afa Y. 1990.
χanūt/χanūd dükkân, ticari ofis, Store, commercial office
1533 Hanutçu çarşıda müşterileri komisyon karşılığında belirli bir dükkâna yönlendiren kişi from Armenian χanut' χanut' dükkân, store Aramaic χanūṭā חנוטא vaulted stone room, hücre/cell, depo/store , dükkân < from Aramaib χnt חנת bükme/bending, kavisli hale getirme, kemer yapma/making an arch
Arabic ḥanūt, Hebrew χanūt (dükkân) from Aramaic.
Greek kámara (1. Kemer/vault, 2. kemerli taş oda/vaulted room)
Çarşı:
First recorded in İrşadü'l-Mülûk ve's-Selâtîn [1387]ed. Recep Toparlı, TDK 1992. Ahmed b. Kadı-i Manyas, Gülistan Translation [1430] ed. Mustafa Özkan, TDK 1993.1387
Çārsū:
First recorded in 1680 Franciscus Meninski, Thesaurus Linguarum Orientalium [1680],facsimile Simurg 2000.
çārsū vulg. çārşū from persian çārsū چار سو 1. Dörtyo/road intersection 2. kent merkezinde dükkânların bulunduğu alan /city center stores from persian çār چار dört/four + sū سو yön, yol/direction, road
Mağaza:
First recorded in Kahane & Kahane & Tietze, The Lingua Franca in the Levant, Leiden 1958.
1453 gemi ambarı/store of a ship Cengiz Kırlı (ed.), Sultan ve Kamuoyu: Osmanlı Modernleşme Sürecinde.. [1844-1848], T. İş B. 2009.1840
Dükkân:
First recorded in Aşık Paşa, Garib-name [1330], ed. Kemal Yavuz, TDK 2000. 1330 dükān satış tezgâhı ~ Ar dukkān/dukān دكّان/دكان platform, seki, tezgâh, özellikle çarşı içinde satış yeri ~ Aramaic dūkanā דוכנא platform, seki, kerevet ~ Akkadian dakkannu seki, üzerine bir şey konulan yükselti ~ Sumerian dagana bir tür tezgâh veya platform
from Greek magaziá μαγαζιά plural magazí μαγαζί ambar/store, gemilerde ticari eşya depose/stores in a ship Venetian magazín Arabic maχāzin مخازن plural mahzenler Arabic maχzan مخزن [#χzn] → mahzen İt magazzino ve Fr magasin from Venetian.
Mağara:
1350 from Arabic maġāra مغارة from ġawr غور
1. derinlemesine grime/enter deeply, dalma, 2. çukur olma/make a hole in the ground.
Arasta:
First recorded in 1600 çarşı From Persian rāstā/rāste راستا/راسته düz ve doğru yol/straight road, cadde/street, özellikle çarşı caddesi/high street → rast "Farisî olan raste (...) Türkîde amme galat edip âraste derler." 1614.