In Memoriam | Arda Uskan (b. Istanbul1947 -d. Aug 27, Istanbul 2014)
pictured Arda Uskan , John Lennon , Yoko Ono and Erkin Koray.
Kısa bir veda olabilir...
... Gitsinler ki ben de rahat rahat düşüneyim, maziye dalayım, gençlik anılarımı hatırlayayım, o günkü aşklarımla kırlarda dolaşmaya çıkayım... (Bu yazımı belli ki karıma değil Dicle teyzeme yazdıracağım yoksa bizimki, 'Hala mı Seyyal Taner' diye hasta masta demez kafamı kırar.) Oysa ben tüm dostlarla paylaştığım hayatımı anmak istiyorum... Mesela18 yaşında tanıdığım devrimci ruhlu Aytunç Altındal'la birlikte aldığımız 'gelecekte mutlaka bir baltaya sap olmalıyız' kararımızı... Benim bunun üzerine orkestra kurup, Neşet Ruacan ve sonrasında Mazhar ve Fuat'ın peşine takılma cüretimi ve sonuç olarak nasıl rezil ile rüsva olduğumu ... Derken kulağımdan tutulup Milliyet'e getirildiğimi...
Aslında bu günkü yaşamım o gün başlamış. Kader bana demiş ki, sen gitar çalma oğlum yazı yaz, bak gör daha ne güzel dostlar edineceksin? Nitekim her zaman yanımda oldular, sağ olsunlar. Başta Sezen Aksu olmak üzere hepsine teşekkür ediyorum. Erol Evgin'e, Erkin Koray'a, Hülya Avşar'a, Hıncal Uluç'a, Sinan Çetin'e, Okan Bayülgen'e, Mehmet Ali Erbil'e, Tamer Karadağlı'ya, Halil Ergün'e, Ekrem Çatay'a, Gül Oğuz'a, İzzet Çapa'ya, Kadır İnanır'a ve .... (İsim atlamayalım diye karım telefon rehberimden okuyor, 'K' harfine gelmiş 'Kurye tel' dedi, hadi bakalım onlar da az zahmetimizi çekmedi selam olsun.) Kubilay- Selçuk- Mahmut Övür- Korhan Atay - Ayda - Levent Özlü için elbette bir yerlere bakmama gerek yok şu an yanımdalar çünkü... Ve Nur Toprakoğlu, Nursuna ve Salih Memecan, Sumru Dinçel, Süleyman Turan, Seyyal Taner... Yok arkadaşlar bu böyle olmayacak, gazino kapatır gibi sayfanın tümünü ele geçirmem gerekecek ki en iyisi ben burada adını anamadığım ünlü-ünsüz tüm dostlarıma huzurlarınızda bir güzel teşekkür edeyim. Galiba en çok da evimizin oğlu Ümit Zileli'ye...
Yarın mı? Allah Kerim...
24 Ağustos 2014, Pazar
İçki kötülüklerin anasıdır!
Karaciğer kanserinin birinci nedeni içki, sevgili gençler... 'Hayalimdeki kızla tanıştım, içeyim bir kadeh', 'kız gitti kankama gönlünü kaptırdı içeyim iki kadeh''Çocuğum oldu şişeyi devireyim''Patron beni müdür yaptı hangi barda kutluyoruz?'İşte bendeniz de sebebin cinsine göre dozumu ayarladım ve içtim. Ve sonunda, kansere aileden teşne olan karaciğerimi mahvetmeyi başardım. Kaldı ki 'keyif içicisiydim' ve akşam 8.00'den önce kimse bana tek yudum aldıramazdı ama o bile yetip de artmış gördüğünüz gibi...
Göremediğiniz, daha doğrusu öngöremediğiniz, bu meretin size hiç bir şey yapmayacağı yönündeki salaklık hali. Artık neyinize güveniyorsanız? Belki de şöyle düşünüyorsunuz; 'Mutlulukla içiyorum, agresif olmuyorum, kavga çıkarmıyorum, tam tersi etrafa neşe saçıyorum. Böyle bir ruhun sahip olduğu bedene, içki ne kötülük yapabilir ki?' Sevgili gençler burada 70 derecelik 'alkolden' söz ediyoruz. Denemesi bedava, haftada üç kez elemanı alıp çiğ etin üstüne dökün, görün sonuç ne çıkıyor? Örnek; bakınız Arda abinizin karaciğeri. İşin kötüsü 'şu genç yaşımda' hayata veda edip gitmek de var!
Gülmeyin döverim, ne olmuş yaşıma?
Bakın Süleyman Beye, kaçına geldi bıraksanız parti kurup yeniden başbakanlığa oynayacak!
Kaldı ki benim sizlerin yaşında oğlum var ve sorsanız henüz baba kuzusu. Bu yüzden çok pişmanım. Sizler de ileride aile sahibi olacaksınız ve işte size içkiye alışmamak için en önemli neden! "Yok ben hem içerim, hem uzun yaşarım, çocuğuma da doyarım" diyorsanız; şekil 2, yine Arda abiniz ve iç organları...
Daha başka nasıl anlatayım ki? Acaba içki şişelerinin üzerine benden bir parça mı yapıştırsalar veya yanında 'artık yapamayacaklarımın hazin listesini' mi verseler? Mesela istesem de oğlumla koşuya çıkamayacağımı biliyorsunuz di mi? Denize giremeyeceğimi, hele de Bodrum - Fethiye ve yine sizin yaşınızda gittiğim rüya şehir Paris'i bir daha göremeyecek olmamı... Şöyle üzeri sarımsaklı yoğurtla bezenmiş biber kızartmasını, hadi biraz ukalalık edeyim; elim kadar koca bir ıstakozu tereyağında dereotu, yine sarımsak ve kırmızı acı biberle sote edip lüpletmeyi rüyamda bile göremeyeceğimi... Anlayacağınız mutfak tezgahının önünde uzun uzadıya dikilip birbirinden leziz menüler hazırlayamayacağımı... En sevdiğim 'kırlarda yayılıp kitap okuma' alışkanlığıma veda edeceğimi... Ve dostlarımla sohbetlerimizi çok ama çok özleyeceğimi... "Abi bunlar olmadan da yaşanır dert etme" diyorsanız, o zaman beni okumaya devam ediniz Sevgili Gençler.
Çünkü önümüzdeki günleri de anlatacağım sizlere, 'bundan böyle daha neleri yapamayacağımı' yani...
25 Ağustos 2014
From his last article'Artık biliyorsunuz, iki seksen yatmaktayım. Zihnim ise faal mi faal | You know I am all the way down. my mind being very very active..'
Mavi Boncuk |pictured Arda Uskan , John Lennon , Yoko Ono and Erkin Koray.
Kısa bir veda olabilir...
... Gitsinler ki ben de rahat rahat düşüneyim, maziye dalayım, gençlik anılarımı hatırlayayım, o günkü aşklarımla kırlarda dolaşmaya çıkayım... (Bu yazımı belli ki karıma değil Dicle teyzeme yazdıracağım yoksa bizimki, 'Hala mı Seyyal Taner' diye hasta masta demez kafamı kırar.) Oysa ben tüm dostlarla paylaştığım hayatımı anmak istiyorum... Mesela18 yaşında tanıdığım devrimci ruhlu Aytunç Altındal'la birlikte aldığımız 'gelecekte mutlaka bir baltaya sap olmalıyız' kararımızı... Benim bunun üzerine orkestra kurup, Neşet Ruacan ve sonrasında Mazhar ve Fuat'ın peşine takılma cüretimi ve sonuç olarak nasıl rezil ile rüsva olduğumu ... Derken kulağımdan tutulup Milliyet'e getirildiğimi...
Aslında bu günkü yaşamım o gün başlamış. Kader bana demiş ki, sen gitar çalma oğlum yazı yaz, bak gör daha ne güzel dostlar edineceksin? Nitekim her zaman yanımda oldular, sağ olsunlar. Başta Sezen Aksu olmak üzere hepsine teşekkür ediyorum. Erol Evgin'e, Erkin Koray'a, Hülya Avşar'a, Hıncal Uluç'a, Sinan Çetin'e, Okan Bayülgen'e, Mehmet Ali Erbil'e, Tamer Karadağlı'ya, Halil Ergün'e, Ekrem Çatay'a, Gül Oğuz'a, İzzet Çapa'ya, Kadır İnanır'a ve .... (İsim atlamayalım diye karım telefon rehberimden okuyor, 'K' harfine gelmiş 'Kurye tel' dedi, hadi bakalım onlar da az zahmetimizi çekmedi selam olsun.) Kubilay- Selçuk- Mahmut Övür- Korhan Atay - Ayda - Levent Özlü için elbette bir yerlere bakmama gerek yok şu an yanımdalar çünkü... Ve Nur Toprakoğlu, Nursuna ve Salih Memecan, Sumru Dinçel, Süleyman Turan, Seyyal Taner... Yok arkadaşlar bu böyle olmayacak, gazino kapatır gibi sayfanın tümünü ele geçirmem gerekecek ki en iyisi ben burada adını anamadığım ünlü-ünsüz tüm dostlarıma huzurlarınızda bir güzel teşekkür edeyim. Galiba en çok da evimizin oğlu Ümit Zileli'ye...
Yarın mı? Allah Kerim...
24 Ağustos 2014, Pazar
İçki kötülüklerin anasıdır!
Karaciğer kanserinin birinci nedeni içki, sevgili gençler... 'Hayalimdeki kızla tanıştım, içeyim bir kadeh', 'kız gitti kankama gönlünü kaptırdı içeyim iki kadeh''Çocuğum oldu şişeyi devireyim''Patron beni müdür yaptı hangi barda kutluyoruz?'İşte bendeniz de sebebin cinsine göre dozumu ayarladım ve içtim. Ve sonunda, kansere aileden teşne olan karaciğerimi mahvetmeyi başardım. Kaldı ki 'keyif içicisiydim' ve akşam 8.00'den önce kimse bana tek yudum aldıramazdı ama o bile yetip de artmış gördüğünüz gibi...
Göremediğiniz, daha doğrusu öngöremediğiniz, bu meretin size hiç bir şey yapmayacağı yönündeki salaklık hali. Artık neyinize güveniyorsanız? Belki de şöyle düşünüyorsunuz; 'Mutlulukla içiyorum, agresif olmuyorum, kavga çıkarmıyorum, tam tersi etrafa neşe saçıyorum. Böyle bir ruhun sahip olduğu bedene, içki ne kötülük yapabilir ki?' Sevgili gençler burada 70 derecelik 'alkolden' söz ediyoruz. Denemesi bedava, haftada üç kez elemanı alıp çiğ etin üstüne dökün, görün sonuç ne çıkıyor? Örnek; bakınız Arda abinizin karaciğeri. İşin kötüsü 'şu genç yaşımda' hayata veda edip gitmek de var!
Gülmeyin döverim, ne olmuş yaşıma?
Bakın Süleyman Beye, kaçına geldi bıraksanız parti kurup yeniden başbakanlığa oynayacak!
Kaldı ki benim sizlerin yaşında oğlum var ve sorsanız henüz baba kuzusu. Bu yüzden çok pişmanım. Sizler de ileride aile sahibi olacaksınız ve işte size içkiye alışmamak için en önemli neden! "Yok ben hem içerim, hem uzun yaşarım, çocuğuma da doyarım" diyorsanız; şekil 2, yine Arda abiniz ve iç organları...
Daha başka nasıl anlatayım ki? Acaba içki şişelerinin üzerine benden bir parça mı yapıştırsalar veya yanında 'artık yapamayacaklarımın hazin listesini' mi verseler? Mesela istesem de oğlumla koşuya çıkamayacağımı biliyorsunuz di mi? Denize giremeyeceğimi, hele de Bodrum - Fethiye ve yine sizin yaşınızda gittiğim rüya şehir Paris'i bir daha göremeyecek olmamı... Şöyle üzeri sarımsaklı yoğurtla bezenmiş biber kızartmasını, hadi biraz ukalalık edeyim; elim kadar koca bir ıstakozu tereyağında dereotu, yine sarımsak ve kırmızı acı biberle sote edip lüpletmeyi rüyamda bile göremeyeceğimi... Anlayacağınız mutfak tezgahının önünde uzun uzadıya dikilip birbirinden leziz menüler hazırlayamayacağımı... En sevdiğim 'kırlarda yayılıp kitap okuma' alışkanlığıma veda edeceğimi... Ve dostlarımla sohbetlerimizi çok ama çok özleyeceğimi... "Abi bunlar olmadan da yaşanır dert etme" diyorsanız, o zaman beni okumaya devam ediniz Sevgili Gençler.
Çünkü önümüzdeki günleri de anlatacağım sizlere, 'bundan böyle daha neleri yapamayacağımı' yani...
25 Ağustos 2014