Queen of Argot[*] passed away.
[*] argo TR; argot EN (n.) The earliest known record of the term argot in this context was in a 1628 document. 1860, from French argot (17c.) "the jargon of Paris rogues and thieves," earlier "the company of beggars," from Middle French argot, "group of beggars," origin unknown. The word was probably derived from the contemporary name, les argotiers, given to a group of thieves at that time. Gamillscheg suggests a connection to Old French argoter "to cut off the stubs left in pruning," with a connecting sense of "to get a grip on." The best English equivalent is perhaps cant. The German equivalent is Rotwelsch, literally "Red Welsh," but the first element may be connected with Middle High German rot "beggar." Earlier in English was pedlar's French (1520s) "language of thieves and vagabonds. An argot is a secret language used by various groups—e.g. schoolmates, outlaws, colleagues, among many others—to prevent outsiders from understanding their conversations. The term argot is also used to refer to the informal specialized vocabulary from a particular field of study, occupation, or hobby, in which sense it overlaps with jargon. The author Victor Hugo describes it in his 1862 novel Les Misérables as the language of the dark; at one point, he says, "What is argot; properly speaking? Argot is the language of misery." .Synonymes: jargon, slang[**], idiom, cant, parlance, vernacular, patois; dialect, speech, language; informal lingo.
[**] slang (n.) 1756, "special vocabulary of tramps or thieves," later "jargon of a particular profession" (1801), of uncertain origin, the usual guess being that it is from a Scandinavian source, such as Norwegian slengenamn "nickname," slengja kjeften "to abuse with words," literally "to sling the jaw," related to Old Norse slyngva "to sling." But OED, while admitting "some approximation in sense," discounts this connection based on "date and early associations." Liberman also denies it, as well as any connection with French langue (or language or lingo). Rather, he derives it elaborately from an old slang word meaning "narrow piece of land," itself of obscure origin. Century Dictionary says "there is no evidence to establish a Gypsy origin." Sense of "very informal language characterized by vividness and novelty" first recorded 1818. "[S]lang is a conscious offence against some conventional standard of propriety. A mere vulgarism is not slang, except when it is purposely adopted, and acquires an artificial currency, among some class of persons to whom it is not native. The other distinctive feature of slang is that it is neither part of the ordinary language, nor an attempt to supply its deficiencies. The slang word is a deliberate substitute for a word of the vernacular, just as the characters of a cipher are substitutes for the letters of the alphabet, or as a nickname is a substitute for a personal name. [Henry Bradley, from "Slang," in "Encyclopedia Britannica," 11th ed.]
Mavi Boncuk |
Filiz Bingölçe (b. January 21,1965-d. Ankara January 30, 2016)
1965 yılında doğdu. A.Ü. İletişim Fakültesi'ni bitirdi. Hürriyet, Milliyet, Aktüel gibi basın kuruluşlarında çalıştı. Alt-Üst Yayınları'nın kurucusu olan ve Asker Argosu Sözlüğü,Futbol Argosu Sözlüğü gibi kitapları bulunan Bingölçe halen bu yayınevinde yayın yönetmenliği yapıyor.
Books:Kadın Argosu Sözlüğü[1](2001)
Kadın Argosu Sözlüğü 2 (2005)
Futbol Argosu Sözlüğü” (2005)
Asker Argosu Sözlüğü” (2005
Fantastik Dişi Mizah” (2008)
Şen Tarihçi Sürûri” (2009)
Ataerkil Komedi” (2011)
Kadın İş Türküleri” (2011)
Tanıklarıyla Osmanlı Argosu Sözlüğü” (2011)
Yas Değil İsyan: Öldürülmüş Kadın Ağzı Ağıtlar (2012)
Alt-Üst Publications:
Enderunlu Fazıl, Zenânnâme: Kadınlar Kitabı (2005)
George Washburn, Fifty Years Constantinopole and Recollections of Robert College(2012) Selin Göçmen (trans.)
![]()
[1] Filiz Bingölçe Kadın Argosu Sözlüğü Hulki Aktunç'un Sunuşuyla Kapak Tasarımı: Semih Sökmen, Emine Bora Metis Yayıncılık 1. Basım: Ekim 2001 ISBN13 978-975-342-330-4 13X19.5 cm, 212 s.
Elimi kutuma soktum, yıllardır çer çöple doldurduğum kutuma.Göbeğimi uzun kesti diye haminnem, benim de aklım alt deliklerde.Sinsiyim işte, sofuyum, garezimi gülüşümün altına çekiyor, uyuyorum. Ama bazen melaikeliğe soyunup kuyruğumu eteğimin gölgesine sokuşturuyorum. Gözetlendiğimi bildiğim için ne zamandır dip köşelerde saklanıyorum.Dudaklarımı büzüyorum ve tabii yalan söylüyorum.Zaten her geçen gün anılarımı yitiriyorum. Düşünsene, önce cüzdanımı çaldılar, içinde bütün fotoğraflarımı da. Ardından aşk sayıklamalarımı.Duraksamadan hemencecik verivereyim haberi. Herhalde giderek nefret edicem bu şehirden. Hilkat ve Sündüs ve Yegane ve Türkan... Beni görünce sırıtıyorlar, üstüme yorgan yığıyorlar. Aslında bir kaçak gibi hepsinden uzak duruyorum. Sabahları uyandığımda odanın ve pencerenin boşluğu, derin sessizlik. Her şeyin ortasında, taburenin üstünde suyla dolu bir leğen duruyor. İki aybaşılı donumu bu leğenin içine attım.Kara su sessiz. Ama bak; bazen ürperti veriyor.Yalnızca soğuk kış akşamları gün batar batmaz, kalabalık caddelerden geçerek vapura binmenin kendine özgü bir duygusallığı ve maceracılığı olduğu kesin. Sonra bu çılgın hayvan yürümeye başlıyor.O kadar bezgin ki su, gene de ardında bıraktığı köpüklü salya parlıyor. İştahlı bir dil gibi, upuzun bir dil gibi. Çünkü yutmadan önce yalıyor.... Çevresini saran dalgalar büyük; onlardan birinin içine kolayca sığıp kıvrılabilirim!İşte tümü burada... Güzeller ve lanetliler, geceleyin sevecenliği gelenler, çöplük turnaları, yüzü yaralılar, ciciği bereliler, şekli bozulmuşlar, rahmi alınmışlar...Bu dili ya ben koparırım, ya onlar.Bu sözlüğün öncelikli kaynakları kadınlardır. Etrafımızda gördüğümüz, karşılaştığımız, bildiğimiz; başta Ankara ve İstanbul olmak üzere büyük kent merkezlerinde ya da ilçelerinde yaşayan kadınlar. Onların anneleri, anneanneleri, babaanneleri de, "haminnemin meşhur lafıydı" kaydıyla aktarılan yüzlerce söz ile bu sözlüğün "eski toprak" kaynakları oldular.Bu sözlüğün içeriği derlenirken en basit yönteme başvuruldu. Kadınlarla konuşuldu ve aynı kapıya çıkan bir iki sorunun içi dolduruldu.– Kendi aranızda konuşurken ......'ya ne dersiniz?– Erkeklerin anlamayacağı biçimde söylemek istediğinizde nasıl söylersiniz?– ....... gibi durumlar için ne söylersiniz?Bu sözlüğün yaklaşık olarak yüzde doksanı böyle canlı tanıklarla konuşularak oluşturuldu. Geri kalan kısmı ise basılı yan kaynaklara bakılarak derlendi.Örnek cümleler genellikle tanıklardan istendi. İsimler için ve kalıp cümleler için ise tanık cümle verilme gereği çoğu zaman duyulmadı. Sıfat ve deyimler için, sözel kültürün tadını yazılı kültüre geçirecek tanık cümleler seçildi. Çünkü, bu sözlüğün asıl karakteri sözlü kültüre dayanmasıdır.Bütününe bakılınca:Bir dil oyunu mu bu?Evet...Kadınlar arası tanışıklığı mı güçlendiriyor?Tabii...Erkeklere kapalı bir üstünlüğü mü kanıtlıyor?Galiba...Bir dil bağıyla kopmaz bir doku mu oluşturuyor?Şüphesiz...Şifrelerle anlaşma çabası mı?Yer yer...Hayatı kendi dünyasıyla karşılama gayreti mi?Sanırım...Önce ürkek ve yavaş başlayan ama sonra heyecanlandıran bir çalışmayla uzun yıllar süren bir derlemenin ürünü bunlar. 2500'ü aşkın kadınla temas sonucu öğrenildi. Bu sözlükte onların hepsinin adını vermek isterdim. Fakat bu, bir dizi hukuksal sorunun yanı sıra, kitaba yaklaşık 30-40 sayfanın daha eklenmesi demekti."Argo en mazlum olduğu anda en saldırgan olabilendir," diyor Hulki Aktunç. Bence de öyle. Bu sözlüğün kaynaklarının çoğu şüphesiz "temiz aile" kadınları. Örneğin hemşireler, hasta bakıcılar, doktorlar, ev kadınları, öğrenciler, işçi kadınlar, gazeteci kadınlar, memureler, kuaförler, ağdacılar... Onların yaratıcılıklarını, fantezilerini, neyle nasıl alay ettiklerini görmek mümkün bu sözlüğün sayfalarında. Eksik kalan parçalar var. Örneğin hapishanelerdeki kadınlarla hiç temasa geçilmedi, genelevlerdeki kadınlarla da istenen ölçüde temas sağlanamadı. Kırsal alanın yerel söyleyişlerine pek girilemedi.Sözlükte yalnızca kadın açısı görünsün isterdim tabii. Ama bir ara açı var ki, onu da örneklemeyi tercih ettim. Her iki cinsin cümle kalıbı olarak ortaklaşa kullandığı, ancak kimi yerde sözcük seçiminde farklı davrandığı laflara (ok.) ortak kullanım rumuzuyla yer verdim. Ayrıca cinsiyetsizleştirilen alanları göstermesi açısından da bazı ortak sözcük ya da kalıpları sözlüğe aldım.Amatör bir çalışma bu. Teknik açıdan bu sözlükte yanlış arayan hiç zorlanmayacak. Bu konudaki tüm eleştirileri sevinçle karşılayacağım.* * *Başta ülkemizin bütün kadınları olmak üzere kadınlara has argonun adlı/adsız tüm yaratıcılarına, sözlüğün toparlanışı, yazılışı ve baskıya hazırlanışı sırasında bu çabaya benimle birlikte katılan ve her duydukları tuhaf lafa gülücüklerini esirgemeyen ve şakalarıyla tepki veren aileme, elbette önce anneme ve babama teşekkür ediyorum. Ayrıca yardımlarını ve görüşlerini esirgemeyen başta Hulki Aktunç olmak üzere tüm dost ve arkadaşlarıma, katkıda bulunan isimlerini sayamadığım 2500 kişiye teşekkür etmek istiyorum. Bir de tabii editörüm Kemal Can ve sözlüğün basıma hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkürü borç biliyorum.Sevgili okurlar,Söylemek belki fazla, bu bir olgunun kâğıt üzerindeki hali. Bu olgu, elinizdeki sözlüğe sığdığı kadarıyla her zaman sınırlı kalacaktır. Oysa argo dediğiniz sınırsız bir anonim oluşumdur, katkılarla yaşar, gelişir.İşte bu yüzden,• Bu sözlükte eksik, yanlış bulduğunuz argo sözcük ve deyimleri,• Bu sözlükte yer almayan yeni kavram ve deyimleri,• Ne anlama geldiğini,• Örnek bir cümleyle birlikte,• Ve sizinle irtibat kurabileceğim imkânları da belirterek,kadinargo@yahoo.com adresine veya yayınevine posta kanalıyla Filiz Bingölçe-Argo koduyla yollamanızı rica ediyorum.Şimdiden teşekkürler...
Hulki Aktunç, "Bir Sözlük Üzerine Sözcükler", s. 7-11
Kişinin tek başına sözlük yazması, sözlük üretmesi desem daha doğru, tatlı bir tür çılgınlıktır. Dilsel çıldırı da, başta o dili konuşanlar ile yazanlar, daha başka bütün diller için çok önemli katkılar sağlayabilir. Daima.
Sözlük yazma, bir merak ile başlar, bir sonuca varamama umutsuzluğuyla sürer, direnme, güçlüklerle savaşma duygusunu yaşatır ve bu sürece yenilmezseniz, bir gün bakarsınız, işte sözlük karşınızda. İyi de, şimdilik, sizin sözlüğünüzdür o...
Sözlük, sözcükler ve sözler, aslında bitmediğini, bitmeyeceğini duyumsatsa da, size bir süre için teslim olmuştur artık. Şimdilik.
Pirimiz Kâşgarlı Mahmud neden sözlük yazmıştı? Peki, Bedros Keresteciyan (hariciyeci) niçin sözlük yazdı? Ya Şemseddin Sami, Muallim Naci, Tahir Olgun? Ya Behçet Necatigil? Şükran Kurdakul? Ali Püsküllüoğlu?
Hayli uzundur bu liste. Soruların yanıtı ise çok kısa: Söz ve bilgi kaynaklarında gördükleri eksikliği kendilerince gidermek, somutlamak ve artık yitmeyecek biçimde ortaya koymak istediler.
Kendileri özel'dir, özel idiler; özel olan, hep önemlidir...
Söz ve bilgi kaynaklarına kişisel yaklaşımları da değişiktir ve bu değişikliği dışa vurmadan edememişlerdir. İyi ki, o belalı uğraşa verecek zamanları olmuştur. Böylece dilde, kültürde onların renklerini görebildik.
Bundan daha sekiz-on yıl önce, bilgisayar da yaygın ve pratik değildi ki; o sözlükçüler adeta ilkel diyebileceğimiz dönemlerde, iğneyle kuyu kazar gibi, küçük küçük kartlarla çalışarak, babadan kalma yöntemlerle ter döktüler. Bize sözlükler (hazneler, dağarlar) verdiler.
"Biliriz" dediğimiz sözcüklerin süreçler içinde aldığı ("kazandığı," demiyorum) yeni, değişik anlamları ilettiler.
Ah, o eski kartlar! Her biri, bir sözcük ya da deyimin öykülerini aktarmaya çabalayan karton parçaları. Siz de güzeldiniz, ama vaktiniz geçip gitti. Hoş, bilgisayarda da büyük güçlükler, hatta ihanetler yaşanabiliyor... Bir virüs bütün çabanızı yok ettiği gibi, güvendiğiniz bir disket "bozuldum, benden paso," diyebiliyor. Kahr-ü gazap!!!
Haydi kayayı gene o tepeye çıkar.
Ey sözlükçü, sabret! Kadın isen Sâbire olmalıydı senin adın zaten, erkek isen Sâbir.
I.
Filiz Bingölçe, güçlüklerle dolu bu serüvenleri yaşamış.
Bize bir "ilk iş" armağan ediyor. Bir "ilk", çünkü büyük dillerin bellibaşlı sözlüklerinde yer alan "kadın dili" kategorisi bizde hemen hemen hiç işlenmemiştir, incelenmemiştir. (Benim Son İki Eylül romanımda "Türk kadınlarının fal dili" diye bir kavramdan söz edilir, biraz da işlenir ama, o, yazılamamış defterlerin, yazılmaya başlanıp da bitirilememiş yaşam destançelerinin bir simgesidir.)
"İlkel" diye adlandırılan bazı toplumlarda "kadın dili" kendisini çok sertçe ortaya koyar. O dil, erkeğe yasaktır. İşin ilginç yönü, geçen yıl Çin'de yeni keşfedilen bir olgudur: Çin'in kimi bölgelerinde neredeyse 1000 yıldır konuşulduğu sanılan, erkeklerin hemen hiç anlamadığı bir "kadın Çincesi" saptanmıştır.
"Sen böyle konuşuyorsan, benim de bir öç dilim var."
Kadın dili edilgindir bazen: Erkeğin küfründen esinlenir. Ona özenir. Burada bir "penis kıskançlığı" (Helene Deutsch) var gibidir. "Ben de çömelmeden, ayakta işeyebilirim, ben de ananızı öpebilirim." Helene Deutsch da Türkçe'nin "eksik etek" (kasığında erkeklik organı olmayan) deyimini bilseydi keşke.
Kadın dili saldırgandır da... Verili dile, anne/baba/ (aile), öğretmen diline (okul), hatta verili dilin dışındaki "erkek-egemen argo"ya karşı çıkar.
Deyim yerindeyse, bir ayol dili değildir aslında kadın dili.
Muhsin Ertuğrul kuşağı erkeklerinin rahatça, bir Vasfi Rıza'nın örneğin, yadırganmadan kullandığı ve "ay oğul"dan bozma ayol sözcüğü, giderek kadın dilinin bir öğesine dönüşmüştür. Aynı sözcüğü edilgin hemcinsellerin de kullanması, hatta sözcüğün "edilgin hemcinsel" anlamına da gelir oluşu, erkek egemen dil politikasının kılgısal bir görüngüsüdür. ("Hemcinsel", homoseksüel –eşcinsel?– kavramının doğru karşılığıdır.)
II.
Argo sözlüğü yazanların (sözlük kotaranların) kavramlarla ilgili sorunu, hep kategoriktir...
Argo olan nedir?
Küfür nedir?
Kaba dil nedir?
Teklifsiz dil nedir?
Hele hele, kimi sözlük ve ansiklopedilerde rastlanan kategori, "halk dili" nedir?
"Kadın dili" nedir?
Yerel söz hazneleri ile bu kategorilerin ilişkileri nasıldır?
Ege'nin kimi yörelerinde "kadın" anlamında kullanılan cıvır sözcüğü, İstanbul odaklı hemcinsel argosuna nasıl sızmıştır?
Argonun genellikle bir şifreleme olduğunu biliriz.
"Argo, dilin gizli örgütüdür," demiştim.
Peki, yukarıda sıraladığım dil (dilce) kategorilerinin ilişkileri ve tabii ilişkisizlikleri, salt şifreleme ölçütünden mi geçer? Bence şifreleme, bu anlamda en yanılmaz ölçüttür, ama tek ölçüt değildir. Şifreleme, kolaylıkla yıpranabilen bir dil eylemidir.
Onu zaman yıpratır, onu sözcükler yıpratır. Hatta yok eder...
Daha dün, dilin en uzak kıyılarında gezinen bir sözcük ya da deyim, bakarsınız bugün dilin tam da merkezine ulaşmıştır. Örneğin, gaco ya da gacı'nın (kadın, kız), bugün argo olup olmadığı tartışmalıdır. Bir iki TV dizisi gelmiş, sözcüğün şifresini izleyici nezdinde yok edivermiştir. Ama aynı sözcüğün bir argo sözlüğünde bulunması da zorunludur. (Çingenecede gace'nin aynı zamanda "yabancı" anlamına da gelmesi, biraz önce belirttiğim kadın dili / erkek dili kopuşmasına da işaret etmez mi?)
Şifreleme ölçütünden daha önemlisi, yaygın, verili, dayatılan dile karşı çıkıştır. "Benim dilim başka," demektir. Bunu Can Yücel küfürde buldu, Ece Ayhan sözcük arkeolojisinde buldu. Daha genel açıdan bakarsak, edebiyatın bütünü "kalbin ve zihnin gizli dili"dir. Böyle bir dil, böyle bir söz, yaşamda göveren ikiziyle bağ kurmalıdır, kurar da.
III.
Yine Bingölçe'nin çalışmasına dönelim...
Yaşamın ve dilin içinde gizlenen büyük bir ada keşfediliyor. Çılgın, alaycı, dramatik, şen şakrak, melul mahzun bir ada. Bir sürü aptal herifin ve kızın ve kadının derinliğine duyumsayamadığı ama yaşamakta olduğu bir ada.
Madagaskar'ı uzaktan uzaktan çok seviyorum; o, anakara (kıta) özelliğinde bir ada.
Son derece önemli bir dilsel kategori, yazı'nın kalıcı alanına taşınıyor ilk kez. Bir erkek (hele bir "herif"), böyle bir keşfi asla başaramazdı. Olsa olsa, o adaya kazara düşebilirdi, Robinson Crusoe gibi. Bir Cuma bulabileceği de kuşkuludur.
Elinize dilinize sağlık Filiz Bingölçe.
Adınız sözlüklere de yazılacaktır.
Osman Cemal Kaygılı’nın tasnifi:
Hırsız, dolandırıcı, yankesici argosu
Uyuşturucu argosu
Kumar argosu
Kabadayı argosu
Dilenci argosu
Hapishane argosu
Esnaf argosu
Yatılı okul, okul, öğrenci argosu
Şoför argosu
Kışla, asker argosu
Eğlence yerleri argosu
Denizcilik argosu
Spor argosu
Etnik azınlıklar argosu
Göçmen argosu
Cinsel argo
Eşcinsel argosu
Fuhuş argosu